Lizbon'dan Sezgi

"Mutlu olmayı öğrendim"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Merhaba, ben Sezgi Eser. Yaklaşık bir buçuk senedir Portekiz'in başkenti Lizbon'da mutlu mutlu yaşamaktayım. Portekiz, aslında hayatımda tesadüfen yer alan bir ülke oldu. Çok fazla detaya girmeden şöyle anlatayım: 2014 yılında EVS'e kabul edildim ve Lizbon'a yakın bir köyde yaklaşık 5 ay boyunca sosyal hizmette (yaşlılara, engellilere ve çocuklara) bulundum. Lizbon'a sadece bir kere kendi başıma gitmiştim ve çok beğenmiştim.

EVS projesinin sonunda Türkiye'ye döndüğümde ise tekrardan yurt dışı için kasacağımı ve o kası inanılmaz bir şekilde geliştireceğimden emindim. Doktora başvurumu Türkiye'den yaptım. Ben beklemedim tabi ki. Şans eseri aldığım 90 günlük vizem ve küçük bir çantamla Lizbon'a Workaway yapmaya gittim. 3 ay hostelde yatıp kalkıp çalıştım. Günümü gün ettim yani. TR'ye yeniden dönme planları yaparken doktoraya kabul aldığımı öğrendim. Tahmin ettiğiniz gibi dünyalar benim oldu ve doktorumun ilk senesini bitirdim. Yeni Lizbon Üniversitesi, Porto Üniversitesi ve Austin Texas harmanıyla oluşan Dijital Medya doktora programının ikinci senesinde araştırmama ara verip profesyonel olarak çalışmaya başladım. 6 aydır da bir telekomünikasyon şirketinde çalışıyorum.

"İsveç'te toplum içerisindeyken nefes aldığımı hissettim. Birey olduğumu hatırladım"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Sanırım ben gide gele o duygularımı öldürdüm. Bunun öncesinde yaklaşık 2,5 senelik bir İsveç geçmişim var, onun dışında birçok proje sayesinde Avrupa'da baya ülke gördüm. İlk uzun dönem kalışım İsveç'te oldu. İskandinavya bambaşka bir yer. Kendimi ve etrafımdaki, bambaşka bir kültürle büyümüş olan insanları keşfettim. Toplum içerisindeyken nefes aldığımı hissettim. Birey olduğumu hatırladım. Kendime güvenim geldi. İnsan gibi yaşamayı ve davranmayı gördüm. Bir kadın olarak önce bir insan olduğumu gösterdi bana toplum. Türkiye'den sonra tamamen gender-free *Türkçe karşılığını pek bulamadım* bir ülkede yaşamak nedir ya?

Portekiz'in yeri ise ayrıdır. Artık deneyim sahibi biriydim. Güney ülkesi olduğundan sosyal hayatım daha zenginleşti. Kuzey Avrupa ülkelerinin her ülke gibi eksi noktaları da var, bunları da unutmamak lazım. İleri sanayi toplumlarında insanî ilişkiler kolay kolay ilerlemiyor. Portekiz'in en sevdiğim yönü insanlarının sıcak ya da sıcaklığa alışık olmasıdır. Sokak ortasında kiminle arkadaş ya da dost olacağını bilemezsin, bir şekilde iletişime geçiyorsun ve hiç kimse seni yadırgamıyor. Anlatacak çok şey var tabi ki kuzey-güney farkına dair, kısaca burada anlatmak istediğim şey Lizbon'da mutlu olmayı öğrendim.

"Dünya kupası tadında bir ofisimiz var"

Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

İş ortamı konusunda şanslıyım çünkü dünya kupası tadında bir ofisimiz var. Uluslararası ortamlara alışık olduğumdan hiçbir şekilde ortamı yadırgamadım. Farklı çevrelere çok kolay adapte olan biriyim sanırım. İskandinavya'da bir ofiste olsaydım biraz zorlanırdım sanırım. Her işte vardır bir #HAYIR derler. Güney bambaşka.

"Portekiz'deki enerjiyi İskandinavya'da hiç görmedim"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background'un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Yukarıda kısaca bahsetmiştim biraz açabilirim bu konuyu. Dediğim gibi çat diye Lizbon'daki bir hostelde çalışmaya başlamıştım. Merkezde, güzel manzaralı, çalışanları sıcak... Daha ne isteyeyim arkadaşım?! Sürekli dışardayım, yeni insanlar tanıyorum. Her dakika konuşuyorum, iletişim halindeyim. Benim gibi gönüllüler var, sırt çantalarını almışlar gelmişler birkaç ay geçirecekler Lizbon'da. Aynı odada kalıyoruz. Konukları gezdiriyoruz, kendimiz eğleniyoruz. Çok iyi arkadaşlıklar edindim, hâlâ daha görüşüyorum. Birbirimizden kopmadık, inanılmaz bir grup olduk. Bu enerjiyi İskandinavya da 2,5 senedir hiç görmedim diyebilirim.

"Türk'ün draması içerde de dışarda da bitmiyor"


Türkiyeli diğer expat'lerle iletişiyor musun? "Hiç çekemem, benden uzak olsun"cu musun, yoksa "bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir"ci mi?

Bu konu biraz sıkıntılı. Ben insan seçen biri asla olmadım. Uzak dururum böylelerinden ama deneyimlerim sonucu şunu gördüm ki Türk'ün draması bitmiyor içerde de dışarda da. Ben kafa dinlemeye, rahat bir yaşam için çıkmışım yurt dışına. Ne yazık ki Türkiye'den gelen bazı insanların kendilerini farklı bir çevrede keşfetme süreçleri ıstıraplı oluyor. Farklı bir kültürdesin ve farklı bir çevredesin. Ayak uydurmak zorundasın. Olduğun yerde duramazsın, sürekli gelişen çevrenden kendine bir pay çıkarmalısın. Bunun bir de eğitimle alakası yok, kesinlikle! Biz hiçbir zaman kendimizle barışık olamıyoruz. Kendisiyle barışık olan bir insan, insanî ilişkilerini bir dengede tutar. Halbuki Türkiye'de her şey gibi sosyal ilişkiler de dengesiz. Bunu yurtdışına taşıyınca da kabak gibi ortaya çıkıyorsun. Bir bakmışsın yalnızsın, tıpış tıpış sessizce evine geri dönersin.

"Aile ortamını ve çay saatlerini özlüyorum bir tek"

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen...

Ben bir tek kendi ev rahatlığımı özlüyorum. Ankara'daki odamı çok özlüyorum, çünkü kendi kendine çok zaman geçiren biriyim. Aile ortamım da çok rahat, klasik bir Türk ailesi tadında değiliz. Her şeyi bir arada ve beraber yapmak için kasılmayız. Herkesin alışkanlıkları farklıdır. Yıllardır odamıza çekilip çalışırız, bir şeylerle meşgul oluruz. Aile ortamını ve çay saatlerini özlüyorum bir tek.

"Kendi ülkende temsil edilmiyorsun, bu çok acı"

Gurbetteyken TR'de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

İnanılmaz moral bozuyor. Fiziksel olarak uzak olmam sorunları daha az hissetmeme sebebiyet vermiyor. Tam tersi bu konuda konuşacak biraz kendimi rahatlatacak bir kişi arıyorum. Geçen seneki patlamalar sırasında kendimi biraz izole ettim. Türkiye'den gelmek çoğu zaman ağır geliyor artık. Bunu da kimse anlayamaz. İki duvar arasında kalmak gibi görüyorum bunu. Birincisi, kendi ülkende temsil edilmiyorsun, bu çok acı, sürekli ölüm haberleri geliyor ve sevdiklerine birşey olacak diye panik oluyorsun; ikincisi, bambaşka bir ülkede yalnız ve sürekli bir çırpınma halindesin. Daha fazla çalışmalısın, sıradan olamazsın, her zaman B ve C planların olmalı. Bir kere de güzel haber gelsin diyorum Türkiye'den....

"Türk topluluğu bulma çabasına girmeyin"

Diğer expat'lere ya da adaylarına, "ben ettim sen etme" ya da "sen de yap güzel oluyor" yollu önerilerin?

Her gittikleri yerde illa ki bir Türk topluluğu bulma çabasına girmesinler. Gittiklerine değmiyor sonra.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

#HAYIR yok, teşekkür ederim.

Yorumlar