Ragusa'dan Şeri

"Şu İtalyanca ilerledikçe buralar daha güzel olacak"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Merhaba. Ben Şehriban ama herkes Şeri der. 2017'nin Kasım ayında ilk defa geldiğim, İtalya'nın güneyinde bir kasabada erkek arkadaşımla evlendim. Birkaç kez git-gel yaptıktan sonra 25 Mart 2018'de İtalya'nın güneyinde Ragusa adındaki küçük kasabada hayatıma devam etmeye başladım. 

Ben yıllardır ellerimle yaptığım işlerle hayatımı kazanıyorum bunun başında dreadlocks (rasta) yaparak hayatımı kazanıyorum (ilgilenenler için Instagram sayfam: rastaciseri). Sonrasında ben dokunmayı ve şifa vermeyi seviyordum, küçükken evde masaj işi benden sorulurdu... Böylelikle biriktirdiğim birikimimi bunun için harcamaya karar verip kendime yatırım yapma kararı aldım ve Avrupa'da geçerli bir diploma alarak spor ve medikal olmak üzere çeşitli masaj teknikleri öğrendim  ve travma üzerine çalışmalar yaparken ve büyüdükçe büyüyen bir grup içinde buldum kendimi. Eğitimim bittikten sonra da yeni öğrenci gurubunda hocama asistanlık yaptım. Bütün bunları bitirdikten sonra da İtalya'ya kocişimin yanına geldim...

"Erkek arkadaşımla sadece 2 kere görüşüp 1 yıl içinde evlilik kararı aldık"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Ben gurbetle küçükken tanıştım, ablamın Londra'ya gidip 10 sene gelememesi vs. sonrasında benim Avrupa'da yaşam serüvenlerim oldu. İspanya'da hapishanedeki mahkumlar ve evsizlerle çalışacak bir proje ile ufkum açıldı. İlk gün yatarken ağladım ve 'ben neden burdayım?' dedim ama sonra ablamın tek başına Londra'daki mücadelesini hatırlayıp yüzümü sildim, uyudum. Sabah ilk işim bilmediğim sokaklarda kaybolmak oldu ve mükemmel deneyimler edindim. Sonrasında Malta'da 4 ay tek başıma, çok komik bir parayla, sadece İngilizce kurs paramı ödeyip kalacak yeri son dakika -yine dostlarım sağ olsun, en büyük servetlerim onlar- Malta'da yaşayan Dersimli bir abi evini tamamen ücretsiz bana açtı. 'Anamın şanslı kızıyım' diyorum hep kendime. 

İtalya konusuna gelecek olursak çok küçük bir yer olması ve benim gibi sosyal olmayı seven biri için biraz zorlayıcı oldu. Uzun bir süre evden dışarı çıkmadım. Bu arada evlendiğim erkek arkadaşımla sadece 2 kere görüşüp 1 yıl içinde evlilik kararı aldık... Aslında iki sevgili olarak hayatımızı nasıl paylaşabilirizi de görüyoruz... Bunların hepsinin toplamı ile bazen tartışmalı, bazen mutlu anlarla İtalya'ya alışmaya, bulunduğum yeri sevmeye başladım.

Şehir biraz benim mantığıma ters çünkü sanki herkes akraba ve herkes birbirini tanıyor :D (Konu dışına çıkmış olabilirim biraz, pardon :)) 


"Paramı kazandıkça kendime güvenim de artıyor"

Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

İş konusunda biraz zorlandım dil sorunu nedeniyle ve de terapistim ama çoğunluk kadın terapist istiyor. Ufaktan masaj ve rasta yapmaya başladım, paramı kazandıkça kendime güvenim de artıyor. Hiç alışık değilim birinin benim hayatıma sponsor olmasına... Sağ olsun Giorgio (partnerim) hep pozitif idi. Bazen onun çalıştığı restoranda destek olarak garsonluk yapıp mutfakta da çalıştım. 

Pek iş ayırmam, yeter ki kazancım olsun ama terapist olarak olursa daha mutlu olacağım tabii ve rasta <3 

"Paylaşarak mutlu olan biriyim"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background’un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

İtalyan arkadaşlarım çok güzel insanlar ve beni hemen aralarına aldılar. Ufak tefek İtalyanca cümle kurarak kendimi ifade edebiliyorum ve İspanyolca bilmenin avantajı, İtalyanca konuşulunca anlıyor olmam. Burdaki insanların güzelliği net olmaları; seviyor-sevmiyor olarak okuyabiliriz. Sıcak ve kavga eder gibi konuşmalar olunca 'her şey yolunda mı' diye soruyorum gülüyorlar :) E tabii, bu bahsettiğim insanlar eşimin çevresi olduğu için de tanışmak-kaynaşmak zor olmuyor...
Ama o kadar çok şey var ki paylaşmamız gereken. Paylaşarak mutlu olan biriyim ve çok sosyal olmak benim yaşama nedenim... Şu İtalyanca ilerledikçe daha güzel şeyler olacak, buralar daha güzel olacak...

"Denize düşen yılana sarılır sözünü kabul etmiyorum"

Türkiyeli diğer expat’lerle iletişiyor musun? “Hiç çekemem, benden uzak olsun”cu musun, yoksa “bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir”ci mi?

Avrupadaki Türkiyeliler benim için 2'ye ayrılıyor, bu Türkiye'de yaşarken de aynıydı. Kafamın uymadığı biriyle konuşmayı reddediyorum, denize düşen yılana sarılır sözünü de kabul etmiyorum, benden uzak dursun diyebilirim (çünkü bu bahsettiğim grup seni eleştirip anlamak istemeyenler). Yeteri kadar yorulduğum için bu insanlarlardan almiym diyorum. Ama iletişimde olduğum ve bundan haz aldığım Türkiyeliler de var... Nasıl bir Yıldız Tilbe dinlerken o sözler çevrilse bile anlamını kaybeder ya bu sözleri anlayan Türkiyeliler olsun çevremde <3

"Benim için dünyanın merkezi İstanbul"

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen…

Karşılaştırma yapmak için benim için biraz erken ama tabii ki Avrupa'daki özgürlük ve korkmadan sokakta yürümek, biranın ucuzluğu, seni kazıklamaya kalkmayan esnaf... Ama Türkiye de ayrı güzel, benim için dünyanın merkezi diyebilirim İstanbul başta olmak üzere. Değişmesi gereken çok şey var ama umudumu kaybetmek istemiyorum...

"Seçimler bitene kadar sosyal medya yasağı koymayı denedim"

Gurbetteyken TR’de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?
Gündem beni hırpalıyor ve üzüyor. Bıktım diyebilirim yaşanan saçma kararlardan, çocuk kandırıyor gibi davranışlardan. Bir ara seçimler bitene kadar sosyal medya yasağı koymayı denedim ama başarılı olamadım... 

Her halükarda bütün gündem beni de etkiliyor. Bütün sevdiğim ve sevmediğim insanlar orada.
İstanbul her şeyin en güzelini hak ediyor çünkü, beni geliştirip olgunlaşmama neden olan ülkenin her şeyine Avrupa'yken daha fazla önem veriyorum .

"Çıkın anacım sonunda olmadı dönecek bir yeriniz vardır"

Diğer expat’lere ya da adaylarına, “ben ettim sen etme” ya da “sen de yap güzel oluyor” yollu önerilerin?

Herkes verdiği ve aldığı kararda sonuç ne olursa olsun mutsuz olmasın. Denemek ve yine denemek lazım. Farklı diller, ülkeler, ağaçlar, insanlar, yemekler, gülüşler varken bir yere sabit kalmayın. Çıkın anacım sonunda olmadı dönecek bir yeriniz vardır.
Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Benim misyonum "to be of the gypsy".

Yorumlar