Groningen'den Buse

"Belediye işçilerinin beni kendilerinden görmelerini istiyorum"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Ben Buse. 13 yaşımdan beri birer haftalık değişim programlarıyla, gönüllü projelerle başladı Avrupa’ya yolculuğum. Şu an Hollanda’nın şirin öğrenci şehri olan Gğggrrrrroningen’de yaşıyorum. Tabii bu Hollandalıların gayet düzgün bir şekilde çıkardığı, biz yaşayanların çıkarmaya çalıştığı ve alakası olmayan insanlar için de kulağa oldukça kaba gelen ses, yaşadığım şehir Groningen’in okunuş sesi. Burada Rijksuniversiteit Groningen’de değişim öğrencisiyim.

"10 gün zırlayıp 11. gün kalmaya karar verdiğimde çok rahatladım"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

16 yaşımdan beri kaygı bozukluğum var. Bu zamana kadar yurt dışına yaptığım geziler bu rahatsızlığa iyi geliyordu ve değişim öğrencisi olmak benim çok yıllar önce hayalini kurduğum bir şeydi. Fakat daha oraya varmadan, hatta 6 ay öncesinden bu konuda kaygılarım nüksetti. Çok ağır kaygı atakları geçirdim, giderkenki halimi ailem sonradan anlattığında "beni o halde nasıl gönderdiler ya, ama iyi ki gönderdiler" demiştim. Pelte gibiydim. 

İlk vardığımda onca zorluktan sonra en azından gelme cesaretini gösterdiğim için baya iyi hissediyordum. Yurdumda geçirdiğim ilk gece “burada boğuluyorum. Dönmem lazım” diyerek küçük bir atak geçirmiştim. 

Giderken “ilk 10 gün dene, sonra yapamazsan dönersin” seçeneği sunulmuştu. İlk 10 gün stresli geçti. Bir yandan çok keyif alırken bir yandan da hep aklımda dönsem mi sorusu vardı. Evet daha önce birçok kez yurtdışı deneyimim olmuştu, evet hastalığımı da tanıyordum ama 10 gün zırlayıp 11. gün kalmaya karar verdiğimde çok rahatladım. Benim için güzelliğin içine düşme kısmi 11. günden itibaren başladı yani. 

Ben kendi psikolojimle uğraşırken okul da ağırlaşmamışken gezmeye başlamıştım bile, karşıma da çok güzel insanlar çıktı. Kültür şoku kısmını geçerek entegre olmuştum. Zaten evrak işleri, sisteme alışma derken zaman çok hızlı geçmişti.

"Sadece akademiyi çok isteyenler üniversite okuduğu için çok şaşırtıcı bir tutku var"


Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Bölümümü zaten çok seviyordum, Türkiye’nin de başarılı üniversitelerinden birinin öğrencisiyim. Fakat Hollanda’da eğitim aldıktan sonra akademik kadro ve öğrencilerin okuma isteğinin Bilkent’teki bölümümle karşılaştıramadım bile. Bilkent’te de dersler zordur, makale beğendirmek zordur fakat Hollanda’da sadece akademiyi çok isteyenler üniversite okuduğu için çok şaşırtıcı bir tutku var, en azından okuduğum bölüm İngiliz Edebiyatında. 
Bir sürü değişim öğrencisi başka ülkelerde okulla daha az yoğunken bizim Bilkent'teki gibi çok ciddi bir yoklama sistemimiz ve çok fazla işimiz vardı çünkü okul çok başarılı ve self-study sistemiyle gidiyor. Buraya gelirken de eğlenmeye değil, akademik olarak eğitim görmeye geldiğimizi biliyorduk. Buna göre çalıştığım için çok fazla zorluk yaşamadım.

"Biraz daha kendime dönüş, yalnız kalma, her şeyi yalnız yapma arzusu ağır bastı"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background’un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?


Başka bir ülkeye taşınmak bir nevi çevrenden uzaklaşmak. Bazıları için çok zor olan bu durum benim için bir dönüm noktası oldu. Geride arkadaşlarının başarılarıyla mutlu olabilen insanlarla arkadaşlarının bir şeyi başarmasına katlanamayan insanların benim hayatımdaki yerlerini iyice anlamış oldum. Çok klişe olacak belki ama arınmış gibi hissediyorum. İşin tuhafı yurt dışına taşınmadan önce arkadaş ortamımdan, okulumdan çok memnundum. Ya herkes birden değişti ya da ben uzak kalınca bazı şeyleri fark ettim. Belki de bilinç altında istiyordum bu denli bir uzaklaşmayı ama insanlarla her gün karşılaşırken tam anlamıyla başarılı olamıyordu. 

Hâlâ çok sevdiğim ve sürdürdüğüm arkadaşlıklarım var Türkiye’de ama bir çok insanı da hayatımdan çıkardım. Bunu yaparken Hollanda’da yeni arkadaşlar bulmaya çabalayan bir insan da olmadım. Yapım gereği sosyal olduğum için elbette arkadaşlıklarım oldu özellikle yolculuklarda ve katıldığım etkinliklerde, derslerde. Ama biraz daha kendime dönüş, yalnız kalma, her şeyi yalnız yapma arzusu ağır bastı ve çoğu zaman kendi başıma vakit geçirmek istedim. Bu bana çok değişik bir huzur verdi. 

Özellikle arkadaş bulmak için zorlamadım çabalamadım yani, ama gerçekten öğretici arkadaşlıklar da edindim. Belki de bu yüzden eski ortamımdan uzaklaştım, çünkü bir zamanlar olduğu gibi edebiyat, siyaset, tarih konuşamıyordum artık o insanlarla. Burada kendime bu konularda çok daha fazla ilgili ve bilgili insanlar buldum. Birlikte bu konularla alakalı aktivitelere gidip birbirimize çok şey kattık.
Türkiyeli diğer expat’lerle iletişiyor musun? “Hiç çekemem, benden uzak olsun”cu musun, yoksa “bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir”ci mi?

Aslında ikisi de olmadım. Tanıştığım Türkler oldu, daha önceden tanıdığım ve Hollanda’da, Almanya’da, Belçika’da yaşayan arkadaşlarım da vardı. Hem ziyaret ettim, hem birlikte onların yabancı arkadaşlarıyla gezdik. Groningen’de de yurdumda Türk asıllı Hollandalı bir kadın vardı. Geç tanıdım ama iyi ki tanımışım diyorum. Bilkent’ten Groningen’e taşınmış bir arkadaşım vardı, o anne gibi çok ders çalıştığım günler bana gelir yemek yapardı veya beni kendi evine çağırırdı. Bir tek onunla Türkiye Cumhuriyeti’nden çok konuşurduk. İkimiz de bir araya gelince saatlerce siyaset konuşabiliyorduk. Çok fazla Türk arkadaşım yoktu, yeni tanıştığım Türklerle anca birbirimizi tanımaya çalıştığımız için Türkiye hakkında çok konuşmadık.

Otobüs şoförü: "Neden bana merhaba, nasılsın demedin?”

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen…

Ben sınıf farkı olayını karşılaştırmak istiyorum. Hollanda’da sınıf farkı neredeyse yok. İlk otobüse bindiğimde otobüs şoförü “neden bana merhaba, nasılsın demedin?” demişti. O günden sonra herkes gibi ben de her bindiğimde merhaba dedim, inerken teşekkür ettim ve indikten sonra da birbirimize el sallardık. Bir tanesi eliyle rock işareti yapıyordu. Yoldan geçerken bahçıvanlar bana "aa pizza mı aldın, afiyet olsun" diyorlardı. 

Tabii anlatılınca bunda ne var çok normal diyoruz ama ben Türkiye’de yaşadığım manzarayı da anlatmak istiyorum. Fark ettim ki çöpleri karıştıran karton toplayıcılarını görünce karşıdan karşıya geçen insanlar var, biri sizi görünce yolunu değiştirse ne hissedersiniz? Bir gün birine kolay gelsin dedim, nasıl teşekkür edeceğini şaşırdı. Bir sürü kez teşekkürler ablacım dedi, yaşı benden oldukça büyüktü. 

Geçenlerde Türkiye'de tatildeyken kaldığım otelde bir bahçıvan omuzları düşük, ellerini önüne almış birbirine kenetlemiş dilimizde “gariban” diye kullandığımız o mahzun duruşuyla “Ben zaten işimi yapıyorum ama artık 70 yasındayım sürekli emir almak hor görülmek zoruma gidiyor” demiş, annem duymuş. Her gördüğümde işini yapan bu adamın üzerindeki bu çekingenlik beni vicdanen çok yordu. Sokakta veya okulda bizlere böyle bakan, karşımızda ezilen bir sürü emekçi var. Biz kimiz ki diye sormayı unutuyoruz bazen. Ben bu konuda hep yaralıydım, her zaman elimden geldiğince emekçinin yanında olmaya çalıştım. Hatta gözümün önünde patronundan azar yiyen emekçiler olduğunda patronlarla müşteri olarak konuştum. Temizlik görevlileri, bahçıvanlar, otobüs şoförleri, inşaat ve belediye işçileri Hollanda’da giyim olarak, makyaj olarak, aksesuar olarak bile o kadar bariz ediyor ki kendini bizim karşımızda ezilmek zorunda hisseden emekçiyle kıyaslandığında. 
Soma’da sedye kirlenmesin diye ölümden dönmüşken ayakkabısını çıkarmayı düşünen adamla bu insanların dövmeleri, “hipster” giyimleri bile her şeyi ortaya koyuyor. Halbuki Hollanda’da dış görünüşe önem verilmez, dolayısıyla sınıfları buna göre betimlemem yanlış ama gördüğünüz an neyden bahsettiğimi anlayacaksınız. Belediye başkanı da, hocalarım da bisikletle gelirken okula veya iş yerlerine Türkiye’de sınıfın araba markalarına göre değişmesi de oldukça can sıkıcı. 

Ben de Türkiye’de çöp karıştıran, çimleri kesen belediye işçilerinin bana "aa pizza mı aldın" diyebilecek kadar beni kendilerinden görmelerini istiyorum, insanların da böyle bir şey dendiğinde şaşırmayacak, tacize uğradığını düşünmeyecek şekilde olgunlaşmalarını, daha doğrusu insanlaşmalarını diliyorum.

"Hollanda-Türkiye arasında çok fazla bağ var"

Gurbetteyken TR’de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Referandum için ikametimi Hollandaya aldırmak için elçiliğe gittim, ilk geldiğimde bildirmem gerekiyormuş ceza ödedim, sonra referandumda oy kullandım. Oy kullanmayan Türkler oldu, buna biraz içerlemiştim. Hollanda-Türkiye arasında hem siyasi hem de zamanında yapılan işçi göçü olsun, şimdiki beyin göçü olsun çok fazla bağ var. Dolayısıyla Hollanda sizi tanıyor, ve merak da ediyor. 
Çok fazla Hollandalıyla siyaset ve kültür konuştuk, ben de siyasi her olayı takip ediyordum. Her gün sosyal medyada haber okuyordum. Müzik, sinema, magazine hiç ama hiç bakmadığım için tamamen o konulardan ve yeni mizah anlayışından uzak kaldım. İnternetten Vatanım Sensin adlı diziyi takip ediyordum başlarda, etkileniyordum, üzücü görüntülerden sonra “ben bunu kendi ülkemde izlemek istiyorum” dedim ve bıraktım. Groningen’de referandum öncesi Erdoğan ile ilgili bir söyleşi vardı. Davetliler ünlü yazarlar ve başarılı konuşmacılardı. Katılım yoğundu, bir sürü Hollandalı vardı çünkü merak ediyorlardı.

Diğer expat’lere ya da adaylarına, “ben ettim sen etme” ya da “sen de yap güzel oluyor” yollu önerilerin?

Hiçbir pişmanlığım yok, ben çok güzel bir deneyim yaşadım. Irkçı ve seksist söylemlere dikkat etmek, kültürünüzle ilgili yanlış bilinenleri sabırla ve saygıyla doğrularını göstermek dışında hiçbir önerim yok. Herkes için özel olmalı bu deneyim, umarım herkes kendi iyiliğine ve zevklerine göre deneyimler yaşarlar.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Yorumlar

Yorum Gönder