Viyana'dan Anıl

"İnsanların politik duruşları benim için önemli"
Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Ben Anıl. 38 yaşındayım. 2002 Kasım'dan beri Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaşıyorum. Bir şirkette sekreter olarak çalışmaktayım.

"Hayal kırıklıkları Türkiye'de ikendi"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Viyana'ya gelmeyi uzun bir zamandır planlıyordum, büyük beklentiler içinde olmadığım için hayal kırıklıkları yaşamadım. Hayal kırıklıkları Türkiye'de ikendi. Benim farkına varışım çocukluğuma kadar uzanır. Yani mini minicikken bile Türkiye toplumunun hiç de içinde yaşanılası bir toplum olmadığını çaktım. Biraz sert gelebilir kulağa ama ben hep böyle algıladım.
İlk geldiğim zamanlar neler hissettim tam hatırlamıyorum. Ailemi ve arkadaşlarımı geride bırakmanın acısını her zaman her yerde taşıyacağımı biliyorum. Belli bir zaman zor geçti, onu da söyleyebilirim. Başlarda ne yapacağım, nasıl yapacağım gibi sorular güvensizlik ve kaygı duygularına neden oldu ama bu duyguları uzun süre taşımadım içimde. Bazı aile bireylerinin ve kısa sürede edindiğim feminist/eşcinsel/queer arkadaşlarım da çok destek oldular bana.

"Her göçmen öğrenci gibi iş konusunda çok zorlandım"

Ülke değişikliğinin çalışma hayatına yansımaları neler oldu? İş ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Ankara'da tanınan sinemalarda çalışmaya başladım ben liseden mezun olur olmaz. Her ne kadar çalışma koşulları çok iyi olmasa da işimi severek yapıyordum. 4 yıllık üniversite hayatımda da hem çalıştım hem okudum, benim için zor oluyordu... Nitekim ikisini de bıraktım Viyana olayı başlayınca.

Viyana'ya geldiğimde o zaman Türkiye ile Viyana arasındaki bir anlaşmaya göre iki ülkenin öğrencileri karşılıklı olarak harç ödemiyorlardı. Ben burada üniversiteye başlamadan önce 1 yıl Almanca kursuna gitmek durumundaydım. Ben tam kursu bitirdim, okula başlayacağım hooop anlaşma iptal oldu harçlar geldi, hem de iki katı. Bugün bile halen, mesela Avusturyalı öğrenciler atıyorum dönem başı 300 € ödüyorsa Türkiyeli öğrenciler 600 € ödüyor (hangi ülkeden gelenin ne kadar harç ödeyeceğine dair bir tabela falan vardır üniversitelerin websitelerinde).
Ben de her göçmen öğrenci gibi iş konusunda çok zorlandım. O zaman öğrencilerin haftada 15 saatten fazla çalışmaları da yasaktı (şimdi 20 saate çıktı). Bana burada teyzem ve kuzeni çok yardım ettiler. Ben de ufak işlerle geçinmeye çalıştım: çocuk bakıcılığı yaptım, restorant mutfaklarında bulaşık yıkadım, İngilizce ders verdim. Daha sonraları da, devlet sağolsun, sekreterlik ve bilgisayar alanında çeşitli kurslar yaptım, yeteneklerimi geliştirdim.

İş ararken karşılaştığım en büyük sorun Türkiyeli olmam, Almanca'nın ana dilim olmaması ve burada iş deneyimimin bulunmamasıydı, ki bugün yine işsiz kalsam yine bunlardan dolayı, artı yaşımdan dolayı ayrımcılığa uğrayacağımı biliyorum. Burada yapılan "deneylerde" göçmenlerin iş başvurularında çok ayrımcılığa uğradıkları resmen tespit edildi, ki biz bunun dünyanın her yerinde az ya da çok böyle olduğunu biliyoruz. Diğer yandan göçmenler burada çalışkan ve en düzenli vergi ödeyen vatandaşlar olarak övülüyorlar da...

Uzun bir süre işsiz kalmama rağmen kendimi zayıf halka olarak hissetmedim hiç bir zaman. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da tanıdık bir çevre yoksa iş bulmak da çok zor.

"Geldiğimin ertesi günü pek çok feminist lezbiyen kadınla tanıştım"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background'un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Arkadaş edinme konusunda bir sıkıntı yaşamadım. Annemin Viyana'da yaşayan kuzeni daha ben gelmeden bazı feminist kadınlarla iletişime geçip tanışmış ve onlara durumumu anlatmıştı. Ben buraya geldiğimin ertesi günü pek çok feminist lezbiyen kadınla tanıştım, sonra gerisi geldi zaten. Şu anda geniş bir arkadaş çevrem var, pek çok ülkeden, pek çok dilden ve renkten insanlar. Ben burada da bir politik aktivist olarak LGBTİQ camia içinde çok hareketliyim. Yeşiller Partisi'nin LGBTİQ grubu Grüne Andersrum'dayım mesela.
Bunun dışında diğer grupların çalışmalarında yer alıyorum, yardım ediyorum falan. Gerçi çok aktif, politik bir aileden gelmiyorum, ama liberal ve baskıcı olmayan bir ortamda yetişmenin pozitif etkisi, özellikle teyzelerimin (-6 tane ^_^ -) kendi aralarındaki ve benimle olan iletişim ve tartışma biçiminin etkisini inkâr edemem. Bilimsel kitaplar okumaya, merak edip sorgulamaya küçük yaşta başladım yani. Liseden sonra, aktivizm ile ilk Kaos GL 'de tanıştım.

"Sadece ve sadece kendi dertlerinin olduğu protestolarda görüyorum"

Türkiyeli diğer expat'lerle iletişiyor musun? "Hiç çekemem, benden uzak olsun"cu musun, yoksa "bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir"ci mi?

Hahaha... Benim babam Çorumlu ama beni herhalde en son Çorumlular anlar. Expat'ler derken, TR'li olup şimdi başka yerlerde yaşayanları kastediyorsak... ABD'de, İspanya'da, İngiltere'de ve Norveç'te var internet üzerinden görüşmeyi sürdürdüğüm arkadaşlar. Tabii Viyana'da da sayısız insan tanıyorum. Ama burada kısıtlı tutuyorum çevremi; zira "benden uzak olsun" demeye getiriyor çoğu kişiler.

Diğer yandan, Türk/Kürt gruplar dernekler vs. var mesela; sadece ve sadece kendi dertlerinin olduğu protestolarda görüyorum ama başka protestolar olsa, mesela 21 Ocak'taki Trump'a karşı kadınların organize ettiği protesto yürüyüşünde kimseyi görmedim. Ya da Polonya'da kürtaj protestosu oldu Avrupa çapında, ben Polonya elçiliğinin önündeydim ve benden başka bir "Türkiyeli" insan yoktu, o kadar vahim benim görüşüme göre yani. İnsanların politik duruşları benim için önemli, mesela bu bahsettiğim gruplardan kişilerle "meraba meraba" dışında bir arkadaşlık ilişkisi geliştiremiyorum. Tamam, belki herkes her protestoya gitmek zorunda değil benim gibi, ama benim 15 yıldır gözlemlediğim bir şey bu. O nedenle burada sık görüştüğüm expat'lerin sayısı azdır...
"İlk düşündüğüm şey yolda korna sesi duymadığımdı"

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen...

Karşılaştırmaları pek sevmem (iyi de beceremem zaten), ama illa yapacak olsam mesela en başta şehirleşmeyi alayım ele. Oldukça düzenli bir şehirleşme var. Örneğin Ankara'ya iki saat şiddetli bir yağmur yağdığı zaman (hele de İstanbul'u düşün) her yer göle, nehre dönüşüyor; burada aynı yağmurdan iki saat sonra bir iz kalmıyor. Yollar bakımlı. trafik akıcı, toplu taşım ağı harika. Adım başı alışveriş merkezi yok. Bu noktaları geldiğim gün fark ettim hemen, çünkü fark ettiriyor. Mesela, geldiğim gün havaalanından teyzeme gidiyoruz, ilk düşündüğüm şey yolda korna sesi duymadığımdı. Sorduğum zaman "burada gereksiz yere korna çalmak yasak" yanıtını aldım, kafamdan geçen ilk şey "ooooh şahaneee" oldu.

"Eylem düzenlemek demokratik bir haktır"

Sonra, bisikletle ulaşım da gayet güzel. Halk kütüphanesi var her semtte (Viyana 23 semtten oluşuyor). Çok sayıda müze var, galeri var. Yıl boyunca sayısız kültür ve sanat etkinlikleri düzenlenir. Belediye binasının meydanı mesela, LGBTİQ Onur Yürüyüşü'nden Avrupa'nın en büyük AIDS'e hayır etkinliği olan Life Ball'a ve en büyük bisiklet festivaline kadar pek çok etkinlik için kullanılır. Halka açık parklar bahçeler de çok, yeşillik bol. Yazın özellikle Tuna nehrinin kıyıları kalabalık olur.
Eylem düzenlemek demokratik bir haktır ve yürüyüşler gayet olaysız geçer.

Sosyal hizmetler de iyi işliyor. Sigortasız insan yok. Kaçak işçilikle sıkı mücadele ediliyor. Her işçinin sigortası olmak zorunda. İşyerinde ayrımcılıklara karşı yasalar var, işsizlik yardımı var iş bulana kadar.

Nihayetinde yapılan anketlere manketlere göre, Viyana yaşam kalitesinin en yüksek olduğu 230 şehir arasında1 numara.

"En endişe veren konu 'yabancı düşmanlığının' giderek artması"

Diğer yandan birkaç negatif nokta: Toplu taşım araçları için biletler pahalı. Arayollar çoğunlukla dar (bu nedenle sadece tek yön) ve sağlı sollu park halindeki otomobillerle kaplı (araba kirliliği, ve "fine dust" [ince toz] denilen ve daha ziyade arabalardan çıkan bu lanet şey sık sık Avrupa için öngörülen limitin üzerine çıkıyor). Üniversite harçları, ev kiraları da oldukça yüksek. En endişe veren konu "yabancı düşmanlığının" giderek artması, okul sisteminin zayıflığını giderecek reformların bir türlü yapılmaması, yolsuzluk davalarının üzerine titizlikle gidilmemesi.

Eh, karşılaştırmadan ziyade şehir tanıtımı yaptım gibi :-)

"Ülkenin içinde bulunduğu duruma çok üzülüyorum"

Gurbetteyken TR'de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Her ne kadar Türkiye'ye uzak olsam da haberleri mümkün olduğu kadar yakından takip etmeye çalışıyorum. Önceleri düzenli olarak internetten Radikal'e bakardım (Radikal artık aktif değil), şimdi ise Cumhuriyet'in başlıklarına bakıyorum. Facebook'ta da pek çok arkadaşım sağolsunlar bir sürü haber linki paylaşıyorlar. Ailem ve arkadaşlarım bir yana, halen Türkiye vatandaşı olduğum için, olup bitenler beni de yakından ilgilendiriyor yani.
Tabii ki ülkenin içinde bulunduğu duruma çok üzülüyorum; ailem, arkadaşlarım, barış ve adalet için mücadele veren, yüreği ve vicdanı temiz herkes için çok endişeliyim. Türkiyeli olmayan pek çok arkadaşım da benim endişelerimi paylaşıyor. Hani sadece TR'nin değil, dünya gündemini de endişe verici buluyorum. Tabii ki Türkiye coğrafyasında doğup büyümüş olmak bu ülkenin haberlerini daha iyi anlamamı sağlıyor. Türkiye'de, Avusturya'da, ABD'de yaşananlar hakkında daha çok fikir sahibiyim diyelim, dünyanın geri kalan bölgelerini çok takip edemiyorum, işte gazetelerin "dünyadan haberler" kısmına kısa bir göz atmaca ...

"Seçtiğin ülkede hiç kimseyi tanımıyorsan başlangıç daha zor"

Diğer expat'lere ya da adaylarına, "ben ettim sen etme" ya da "sen de yap güzel oluyor" yollu önerilerin?

Ben bu konuda ancak şunu diyebilirim, seçtiğin ülkede hiç kimseyi tanımıyorsan başlangıç daha zor. Ben burada bir iki akrabam olmasa ne yapardım, yani onlara çok şey borçluyum. Hem maddi hem manevi anlamda. Üstelik burada da aşırı tutucu ve sağcı politikacılar çok güçlüler, yani "yabancı düşmanlığı", ırkçılık yaygın. Herkesin bunu aklında tutması gerek. Bakıyoruz bugün Avrupa'da ırkçılığın, milliyetçiliğin önüne geçilemiyor. Bir iki yerde kıl payı frenleniyor, fakat bu da ne zamana kadar böyle gidecek.

"Çok büyük beklentiler ve hayaller içinde olmamalı insan"

Yurt dışında yaşamaya karar verenlere şunu da demeliyim ki, belki bazı insanlar çok negatif konuşacaklar, fikrinizi değiştirmeye çalışacaklar ama başkalarının ne dedikleri sizi etkilemesin. Benim dayım da ben Viyana'ya gelmeyeyim diye çok nutuk çekmişti bana; rezil olursun, mutsuz olursun demişti. Bir de çok büyük beklentiler ve hayaller içinde olmamalı insan. Maddi durumu çok iyi olmayan, "orta sınıf", ahım şahım bir "üniversite bitirmemiş" ya da "meslek edinmemiş" kişiler belki daha fazla zorlanabilirler. Diğer yandan Avrupa'da imkanlar da çok ve bunları kullanmasını, bunlardan iyi ve doğru şekilde yararlanmasını bilenler için güzel.

Bir de dil öğrenmek çok zaman, enerji ve sabır isteyen bir süreç, iş bulmayı da olumsuz etkileyebiliyor. Ben kimseye "gelme, iyi fikir değil" ya da"gel gel, harika olur" gibi bir şey söyleyemem. Her ne olursa olsun her şeyi göze almış, kendine güvenen, gurbet yolcusu olmak isteyen arkadaşlara bol şans dileyebilirim sadece.

Hayal kırıklığı üzerine...

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Hayal kırıklığı üzerine bir şey söylemek istiyorum. Benimki kalıcı ve hep içimde olan şöyle bir şey: Sevgilim doğum günümü unutursa, tuttuğum takım maçı kaybederse, patron beni işten atarsa falan hayal kırıklığı hissetmem de bir bankayı batırıp zararı vergi olarak halka yükleten politikacıları protesto etmeye 2 milyonluk bir şehirde 200 kişi gelirse; çağdaş, zengin, eğitimli, cömert geçinen Avrupa'da ırkçılık, milliyetçilik, yabancı düşmanlığı ve kapitailzm son sürat yükselirse; 2017 yılında Avrupa'nın hiçbir ülkesinde daha parlamentoda kadın sayısı erkek sayısına denk gelmemişse... İşte böyle şeyler hayal kırıklığına uğratır beni.

Yorumlar