Nagoya'dan Bilal

Japonlar arasında "havayı okumak"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Bilal Turan, ama Japon arkadaşlar Biraru diye bilirler. 5 sene önce Japonya’ya geldim. Biraz dil öğrenip doktora çalışmalarına başladım. Şu anda Japonya’nın Nagoya Üniversitesinde çalışmalarıma devam ediyorum. Mikro/nano mühendislik alanında biyorobotik çalışıyorum. Temiz oda teknolojilerini kullanarak mikrofluidik çip yapıyoruz, bunu kullanarak yumurta hücresinin sertliğini ölçüyoruz. Bunun da ileride yapay döllenmeyi kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Robotiği ve mikro/nano-sistemleri birleştiriyoruz.

"Kendi laboratuvarımda bile hocaların çoğu benimle Japonca konuşmayı tercih ediyor"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Japonya kültür ve dil bakımından Türkiye’den çok farklı. 5 yıl Türkiye’de hobi olarak Japonca öğrenmeme rağmen alfabeyi öğrenmeye çalışmadığımdan, etrafında bulunan hiçbir şeyi okuyamadım tabii ki. Hâlâ da okuyamam ya neyse. İnsanlarla İngilizce konuşmak da fazla mümkün değil, kendi laboratuvarımda bile hocaların çoğu benimle Japonca konuşmayı tercih ediyor. Üniversitemin de çok da enternasyonel olmadığını görmek tabi ayrı bir şok etkisi yarattı.

"Tavuk istedik biz, domuz ne iş?"

İlk başlarda yemek içmek problem oldu, neyin içinde ne var, hatta ne yenilir ne yenilmeze kadar her şey çok zorladı. İlk geldiğimde Suriyeli bir arkadaş, dana eti köri var dedi, tabi biz yenebilecek ne varsa hemen atlıyoruz. Aldım diğer Türk arkadaşı, gittik mekana, arkadaşın Japoncası çok iyi değil tabi ben sipariş veriyorum. Dedim bize tavuk köri, hemen getirdiler. Yenilebilir bir şey bulmanın verdiği his ile bayağı yedik. Sonra midede bir ağırlık, ben sezdim tabi. Baktım fişe, hiç okuyamama rağmen ne olur ne olmaz öğrendiğim harflerden biri domuz yazıyor. Gittim sordum adama nedir bu olay, tavuk istedik biz domuz ne iş. Meğersem çorbasını domuz ya da dana söylemek gerekiyormuş. Arkadaşa çekinerek söylüyorum tabi olayı ama yüz ifadesini hiç unutmam. Yine de her şeyin yeni olması da tecrübe edilecek tonla şey olması demekti ve ilk zamanlar oldukça eğlenceli geçti.

"Gece 2'de toplantım var ama sonrasında gelebilirsin"

Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Japonlar çok çalışkan insanlar. Özellikle Japonların işkolikleri bir başka… İlk günlerde hocaya gittim, az çok ölçmeye çalışıyorum beklentileri. Dedim ne kadar çalışayım. Yani, dedi, tabi dinlenmek de önemli, işte haftasonu Cumartesi ya da Pazar sabah mesela, evde takılırsın, kahvaltını yaparsın, film filan izlersin, dinlenirsin. Sonra öğleden sonra gelir yine çalışırsın. Tabi ben hocanın böyle şaşaalı bir şekilde anlatmaya çalıştığı tatili düşündükçe anladım ki adam haftada yarım günü çok görüyor.

Bizim hoca sağolsun, kendisi sabah 10'da gelir, gece 11'e kadar filan hep çalışır, tabi biraz daha yoğun zamanlarda gecenin 2'si 3'ü de olur. Bir gün "hocam ne zaman görüşebiliriz?" dedim, adam "gece 2'de toplantım var ama sonrasında gelebilirsin" diyor. Manyak adam tren yok bişi yok, gecenin 2'sinde nasıl gelim nasıl döneyim? Neyse işte kendisinin bir Pazar sabahı var, onu da ailesine kahvaltı yaparak geçirdiğini de öve öve anlatır.

En uzun tatilleri bu adamların bir hafta, onun da yarısında geliyor yine çalışıyor. E tabi böyle bir ortamda da herkes kültür icabı okulda durmak zorunda. Ama Japonlar bize göre biraz daha farklı iş anlayışı konusunda. Hani beklentinin uzağında, bazen Türkiye'de devlet dairesinde sanırsınız kendinizi. Oturup uzun uzadıya muhabbetler, telefonda oyun oynamalar, hatta bizde bile göremeyeceğiniz masada uyumalar filan hep çalışma saatine sayılıyor ve etrafta olmak işyerinde olmak adına gelmemekten daha iyi. Bir arkadaş bana öneride bulunmuştu, okula gitmek istemesen de git. Ben bir keresinde bir ay boyunca her gün gazete filan götürdüm, gündüzleri hoca yine de görsün seni demişlerdi. Ben tabi bu ortamı sevmediğimden bir süre gitmedim de çok pişmanım. Keşke gitseydim de masamda uyusaydım dedirttiler adama. Japon’un gözünden bir kere düşünce toparlanmak zor.

"Gerçekten arkadaş edinebilmem iki senemi aldı"


Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background'un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Japonlar dünyanın en tatlı insanları inanın; çok yardım severler, çok nazikler, çok inceler. Ama bu onlara yakın olacağınız anlamına gelmiyor. Bizim Türkler gibi değiller anlayacağınız. Biz nasıl bir iki günde kanka olabiliyorsak onlarda iki üç sene de geçse yakın olmak için yetmeyebiliyor. Tabii ki sığ ilişkilerden bahsetmiyorum. Benim gerçekten arkadaş edinebilmem iki senemi aldı. Hani az çok takıldığın insanlar oluyor ama dost bulmak gerçekten zor. Bunun bir nedeni kültürü ve özellikle onların dilini anlamamak. Japonca’dan bahsetmiyorum. Dediğim gibi geldiğimde zaten gayet iyi konuşuyordum.

Örnek versem daha rahat anlaşılacak, şimdi diyelim arkadaşınızı kahve içmeye çağırdınız (kız arkadaş çünkü erkekler üzerine daha sonra konuşalım, o apayrı bir konu), nazikçe diyor ki "ya bugün çok yoğunum, gelemem". Peki diyorsun, ertesi gün ya da diğer gün yine çağırıyorsun, "ya yoğunum şu aralar" diyor. Bir süre geçiyor yine soruyorsun, bir süre sonra kabul ediyor da gerçekten, oh diyorsun sonunda, arkadaş çünkü değerli bişi. Kahve içiyorsun ama sonra yine ses yok, bakmışsın içtiğin kahve son olmuş.

Japonlar fazla reddetmiyorlar, hayır demiyorlar ama meşgulüm ya da bugün olmaz demek, seninle ilgilenmiyorum, kahve içmeyelim anlamına geliyor. Sürekli rahatsız edince de lanet olsun bi kahve içelim aradan çıksın diye düşünen, hayır demekten mahçup düşen Japonlar bir şans veriyor, sonra da içtik ya yeter modunda hayatından çıkabiliyor.

Burada konuşulmayan dili anlamak (Japonların deyimiyle havayı okumak) çok önemli. Eğer bunu hakkaten anlayıp da "ya şimdi sen de hani hiç anlamıyormuşsun" diyorsanız Japonya’da muhtemelen benden daha rahat edersiniz.

"Gayet sosyal bir insan olarak arkadaşsız kalmanın acısını burada çektim"

Bir örnek daha vericem, hatta bu bazı Japonların da abartı bulduğu bir durum. Arkadaşla film izleme sözümüz var, gün gelmiş kapısını çalıyorum, kız çıkıyor, diyorum ki "film izlicektik, tamam mıyız?" Kız cevap veriyor, hafif modunda değil, "ya aslında biraz hastayım". Sorumu tekrarlıyorum, "anladım, geçmiş olsun, izleyecek misin?". Kız evet diyor, filmin yarısında uyuyor zaten ve modu bozuk. Bir hafta sonra bir kavga sırasında anlıyorum, o gün bana çok kızmış, halden anlamıyormuşum ve onu film izlemek için zorlamışım... Tövbe çekip hayata devam ediyoruz.

Bir iki yıl bekliyoruz, havayı okumayı, insanları öğreniyoruz ve ilk defa artık güzel bir arkadaş grubum oluyor. Ki ben Türkiye’de üniversitede klüplerde aktif görev almış, yabancı öğrencilerin etrafında çok takılmış, gayet sosyal bir insan olarak arkadaşsız kalmanın acısını burada çektim. Ne diyim siz çekmeyin, ama genelde buraya gelen yabancı öğrencilere sorduğumda öğrendiğim hep yabancı yabancıya takıldıkları ve Japonlarla fazla içli dışlı olamadıkları.

"Türk community ile irtibatta kalmak oldukça değerli, özellikle ilk başlarda"

Türkiyeli diğer expat'lerle iletişiyor musun? "Hiç çekemem, benden uzak olsun"cu musun, yoksa "bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir"ci mi?

Hocam hiç girmeyelim bu konuya, şimdi insan var insan var. Okuldan olsun, az çok uyuşalım, Türk'ten iyi dost yok. Ama hani bazısı var, yanında adamın "ben Türkçe bilmiyorum abi, İtalyanım" ayağına yatıyorsun. Dün geldi başıma, kulüpten çıkmışız, tip-hareket diyorum Türk, yanımda Japon dost var hiç ses etmiyorum. Asansörde düğmeye iki saniye geç bastığı için cocuğun tekine Türkçe küfürler sıralanıyor, kimse sallamıyor, çıkmadan yanlışlıkla(!) saçıma dokunuyor, özür diliyor Japoncamsı, sallamıyorum hızlı hızlı adımlarla yürüyorum. Zor da kalırsan, abi selam deyip kendini tanıtıp aynen uzaklaşıyorsun. Ki benden de böyle şekilde uzak duran çok Türk gördüm. Hani yabancı ülkede yabancı ortamda takılalım, Türk Türk'e ne kültür ne dil öğrenemeyiz düşüncesi değil, cidden cidden bulaşmayayım dediğin insanlar var. Bununla beraber kesinlikle Türk community ile irtibatta kalmak oldukça değerli, özellikle ilk başlarda.

"Tatile iki hafta Türkiye’ye dönüyorum, dakka bir gol bir insanlarda bir saygısızlık"

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen...

Şimdi Türkiye gibi olmaz tabi ama bunu herkes söyleyecektir. Ben size niye Japonya onu söyleyeyim. Şimdi bir saygı var mesela, bunu Türkiye'ye gelince anlıyorsun. Dükkana girmişsin mesela sigara alıcaksın, Türk kasiyer alıp nazikçe masaya önüne fırlatır, restorana girersin adamın sana olan hareketi tavrı bazen müşteri değil miyim acaba diye sordurur. Japonya’da adamlar bunu yapmıyorlar, çünkü yaptığın anda işinden olursun. Genelleme yapılmaz ama Japonya'da bu kadar zaman daha canımı sıkan bi olay yaşamadım. Tatile iki hafta Türkiye’ye dönüyorum, dakka bir gol bir insanlarda bir saygısızlık; ama bu tabi buraya alışınca fark edilen bişi. Tren ve otobüslerin dakikası dakikasına gelmesine ne demeli. Şaka şaka, hangi çağda yaşıyoruz tabi ki bilicekler ama otobüsün filan sen bir dakka geç kalsan bile çekip gitmesi biraz oturuyor içinize. Şehirler arası otobüs be, bi dakka bekle...

Şimdi Türkiye gibi olmaz kısımlarına da biraz değiniyim. Sığ ilişkilerden sıkıldım hocam. Hem de çok. Bir de laboratuvarda filan kendinden bi dönem önce gelmiş adama saygı duyma zorunluluğu ve senin kişisel başarından ziyade askeri usul dönemcilik kavramı adamlarda çok var. Bir de burada çalışmak isteyenler için diyorum stres filan çok, bu kadar intihar eden bir millet yok ve anlıyorum adamları artık. Olay din iman filan değil, bildiğin yoruluyor insan...

"Türkiye deyince Suriye filan ile kıyaslamalardan biraz sıkıldım"


Gurbetteyken TR'de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Facebook'tan çok fazla siyaset ve din içerikli, ayrıştırıcı paylaşım yapanları arkadaş listemden çıkarmak dışında pek yansıması yok. Arada aileme nasılsınız diyorum yetiyor. Arada medyadan duyduklarıyla endişe eden Japonların "Türkiye çok tehlikeli son zamanlarda, iyi misiniz?" şeklindeki sorularını "göründüğü kadar kötü değil" şeklinde geçiştiriyorum filan. Cidden Türkiye deyince Suriye filan ile kıyaslamalardan biraz sıkıldım dostlar.

"Japonların kültürünü dilini öğrenmeye çalış"

Diğer expat'lere ya da adaylarına, "ben ettim sen etme" ya da "sen de yap güzel oluyor" yollu önerilerin?

Japonların arasına girmeye çalış ama kültürünü dilini öğrenmeye çalış derim. Ben denedim güzel oluyor. Geldiğin okulun ne kadar enternasyonel olduğunu iyice öğren de gel derim.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Japonya gezmek ve eğlenmek için güzel bir ülke ama yaşamak her babayiğidin harcı değil. Ben de artık okul bitse de daha rahat bir ülkeye kaçsam diye bekliyorum.

Yorumlar