Latin Amerika yollarından Yasu

"Yollar sihirli, bereketli, yaşam dolu"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Yasemin Yasu Alpalan.  29 yaşındayım, Mardinliyim. İstanbul'da yaşıyordum 6 ay öncesine kadar. Şu sıralar Latin Amerika'da yollardayım. Brezilya, Şili, Bolivya, şimdiki durağım Peru. Müzisyenim, perküsyon çalıp şarkı söylüyorum
Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Gurbet gibi düşünmedim hiç (her yer benim evim). Dünyanın başka topraklarına yolum ilk düştüğünde heyecanlandım deliler gibi, yolumun düştüğü her ülke dünyamı renklendirdi. Yolum ilk Irak'a düşmüştü; o dağlar, yollar beni ağlatmıştı. O dağlar, yollar kadar güzel insanlar ile tanıştım. Dünyanın her yerinde insanların aynı olduğunu, aynı olduğu kadar farklı olduğunu da yaşayarak öğrenmiş oldum.Yol boyunca bir sürü anne, kardeş, arkadaş, dost edindim. Ağaç gibi kök salmak yerine yollarda olmanın içimi güzelleştirdiğini farkettim. Yollar bana gurbet değil de iç dünyama yolculuk gibi. Kendimle tanışıyorum, doğayla kaynaşıyorum, başka dillerde şarkılar çalıp söylüyorum...
Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Okul okumuyorum, çalışma hayatıma yansıması doğaçlama oldu, hâlâ öyle devam ediyor; bazen çok rahat-keyifli, bazen zor. Müzisyenim, şu an Latin Amerika'dayım, sokakta müzik yaparak yolculuk yapıyorum.  
Latin Amerika'ya gitme fikri de Şilili müzisyen bir arkadaşımın teklifi üzerine, "gel,  Şili'de yaz boyu müzik yapar, sonra da Latin Amerika'yı gezeriz" demesi üzerine oluştu bende. Uçak biletimi birkaç eş dostun katkısıyla aldım. Latin Amerika'nın birçok ülkesi vize istemiyor Türkiye'den ama uçak bileti pahalı.
Şili'ye geldikten sonra arkadaşla anlaşamayınca yola tek başıma devam etmek durumunda kaldım. Yoluma yalnız devam etmek çok şey kattı bana, bazen kalacak yer, yeme-içme ile ilgili zorluklar yaşasam da bana güçlü olmayı öğretti. Eğer gerçekten zaman ayırıp emek harcarsan, hareket edersen aç kalmazsın. Zaten karnımı doyurup güzel bir manzaraya bakıp çayımı sigaramı içebiliyorsam, kafam rahatsa daha fazlasına gerek kalmıyor. Enerjimi seviyor insanlar, bu yüzden çok parasız yola çıkmış olsam bile bir şekilde altı aydır geziniyorum Latin Amerika'da.  
Birçok yaştan arkadaşım var, çoğunluğu kadın. Benimle odasını paylaşanı, sevgisini, yemeğini... Birçoğuyla dil bilmeden yaşadığımız duygu dolu, sevgi dolu muhabbetleri, biyolojik ailemle yaşayamadığım hisleri, isimsiz bi sürü his... 

Bolivya'da Tamara adında 40 yaşlarında bir İtalyan dostum var mesela. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte yaşadıkları evlerindeki tek odayı benimle paylaştı, günlerce onlarla İspanyolca öğrendim. Dil bilmemek bazen hiç sorun olmuyor ama daha derin muhabbet edebilmek de istiyor insan. Bir başka arkadaşım da İsabel. Ekvadorlu, 52 yaşında bir kadın. Benimle yatağını paylaştı günlerce, umutsuzluğa kapıldığım vakitlerde uzun uzun sarıldı, ağladı benimle, dans ettik beraber. Bunlar benim için özel anlar, güzel hissettiren anlar.
Türkiye'de yıllardır süregelen politik savaş, dinî savaş yüzünden insan ne kendini yaşayabiliyor, ne kafası rahat oluyor; ne dışında kalabiliyorsun, ne içinde... Çok yorucu ve acı dolu geçen yıllar, bütün bu savaşlar, insan katliamları, hayvan katliamları insanı hem yoruyor, hem yaralıyor. Bir kere yaptığın işten keyif alamıyorsun, çıkıp gönlünce dans edemiyorsun, her gün başka bir kötü haber. Buralarda insanlar rahat, keyifli; müziği, dans etmeyi çok seviyorlar yaşlısı, genci, çocuğu. Doğa bir harika. Dağlar, kuşlar, yıldızlar... Ben de böyle bir hayatı tercih ettiğim için, "şu an buralarda yaşayabilirim" diyeceğim bir yer bulunca durup kendimi yaşamak istiyorum.
Bazen çok stres oldum, parasız yolda olmak zor; az para ile olur ama parasız çok zor oluyormuş, yine de bir şekilde olup bitiyor, geçiyor gülümsüyor insan aklına geldikçe. Şu an daha az stres oluyorum. Akışa, evrene, ruhumun güzelliğine inanıyorum.
Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background’un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Arkadaş edinmek hiç zor olmuyor benim için, her yaştan arkadaş edinebilme gibi bir yeteneğim var :)))) İran'daki biriyle de, Bolivya'daki biriyle de arkadaş olmakta zorluk çekmiyorum. Hepimiz bir yerde aynıyız, farklı olduğumuz gibi. Çevre kurmakta, bir çevreye dahil olmakta sorun yaşamıyorum.

Türkiye'de de çok sevdiğim arkadaşlarım var; hepsi ayrı telden çalıyor,  hepsi ayrı güzel. Yolda çok insan ile temasta olmak bazen yorucu oluyor, yalnız kalma ihtiyacı çok hissediyorum, bu da kişiliğimden kaynaklı. Saatlerce tek başıma bir çölde oturup gökyüzünü izleyebilirim, bir de fotoğraf ve video çekmeyi çok seviyorum. Güzel şeyler çektiğimi söyler eşim dostum. Böyle sempatik, sevgi dolu, ayaklar havada gezince arkadaş edinmek çok kolay oluyor ahahaha :))))

Türkiyeli diğer expat’lerle iletişiyor musun? “Hiç çekemem, benden uzak olsun”cu musun, yoksa “bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir”ci mi?

Yani yolda hareket halinde olduğum için şu ana kadar pek Türk'le karşılaşmadım. Şili'de bir iki Türk ile karşılaştım; dünyanın sonuna kadar yol gelmiş, kafa kapalı bir kutu. Bir Türk dünyaya bedeldir'ci zihniyetler, ağızdan düşmeyen cinsiyetçi küfürler, uzun yıllardır yaşadığı ülkenin insanı hakkında ileri geri konuşmalar... Herkes ayrım gözetmeden birbiriyle rahatça nezaket kuralları çerçevesinde dans ediyor, neden tanımadığı insanlarla dans ediyorlarmış da, Latin insanının midesi çok genişmiş. Dünyanın sonuna kadar yol da gitsen içine dönüp bir adım atamamışsan hiç yol kaybetmemiş olursun. 
Birkaç tane yolda olan Türkiye'den arkadaşlarla iletişim halimdeyim, Latin Amerika'da kalıp yaşamak isteyen arkadaşlar. Böyle güzel kafalı arkadaşlar da var,  Peru'da yaşayan Türkler var, burda tanıştıklarım oldu. Güzel arkadaş çok her yerde; Türk, Kürt, Afrikalı, Latin vs. fark etmiyor; buldum mu sarılıyorum, diğerlerinden de hemen kaçıyorum.

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen…

Latin Amerika'dan söz edersek insanları güler yüzlü, selamlaşma kültürü var, doyasıya anı yaşıyor genci-yaşlısı. Böyle bi karşılaştırma yapınca yanlış yerde dünyaya gelmişim diyorum.

Yemek konusunda zaman zaman zorlandım. Birçok yemek şekerli, ekmekler de öyle, burda bol bol meyve ve sebze yeme alışkanlığı edindim. 
Latin Amerika'da geçtiğim bütün ülkelerde kadınlar aktif olarak iş hayatında, kendi parasını herkes bir şekilde kazanıyor. Buralarda kadınlar daha özgür, kafaları daha rahat, rengarenk orman gibiler. Karşılaştırma yapınca buralara yolum düştüğü için şanslı hissediyorum.

Bizim ülkemizde şu an çok sağlıklı bir toplum yok, herkesin şarteller yanmış. Buralar sakin, güzel; arkadaşlarımı özlüyorum sadece.

Gurbetteyken TR’de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Ülke gündemi ne yazık ki gündemimde oluyor, ailem ve sevdiklerim için endişe duyuyorum. Türkiye'yi de seviyorum, doğası çok güzel ama böyle saçma sapan bir ülkeye dönmesi çok üzüyor beni. 
Yolculukta bazen günlerce internet bulamadığım oluyor, haberleri görmeyince gündemimden çıkıyor. Yaşamak için para kazanmam, koşturmam gerekiyor. Sonra dahil olduğum hayatlar var, onlara adapte oluyorum hemen, o zaman anı yaşayabiliyorum, güzel de oluyor çünkü ülke gündemine üzülmekten başka bir şey gelmez elimden ve kendimi üzmek de hiç bir şey katmaz bana. Bu yüzden bulunduğum yerin ruh haline burunuyor ruhum.
Yeterince travma yaşadım Türkiye'de bir Kürt olarak dünyaya gelmekle. Ülke gündeminden pek haberdar olmamaya çalışıyorum.

Diğer expat’lere ya da adaylarına, “ben ettim sen etme” ya da “sen de yap güzel oluyor” yollu önerilerin?

Ben ettim sen etme diyeceğim bir şey yok, her şey olması gerektiği gibi oluyor, ben istediğim için oluyor. Bence herkes bir doğduğu yerin dışına çıkıp ordan bakmalı dünyaya. Yollar sihirli, bereketli, yaşam dolu.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)


Evrenden ne istediği konusunda net olursa insan, sevgi ekerse gönlüne, kendini doğanın bir parçası olarak görürse, dünyanın her yeri ona ev. O yüzden dil bilmiyorum, param yok, sevdiklerimi bırakamam demeyin, bahanelerin sonu gelmez. Kısır döngünün içinde çürüyüp gitmeyi kimse hak etmiyor; imkânı olan delirsin, alsın sazını, sözünü, atsın dışarıya kendini. Sevgiler...

Yorumlar

  1. Ah be abla be. Gülümseyerek okumama çoook derin bir iç çekiş eşlik etti. 19 yaşındayım içimde bir şeylerin savaşını veriyorum. Eğitime verilen değer,fikre duyulan saygı,kadınlara olan bakış açısı vs. o kadar kendi zihnimle ayrı durumda ki. Ülkeme üzerinde yaşamış büyük insanlardan dolayı çok büyük saygı duyuyorum ama malesef kendimi buraya ait hissedemiyorum. Bir yandan kalıp olumsuzluklarla mücadele etmek istiyorum, bir yandan uzaklaşmak istiyorum. Özgür hissedemiyorum kendimi, uzun zamandır iyi bir haberle uyanamadım sanırım. Varlıklı bir ailem olsaydı sanırım daha kolay olabilirdi fakat dediğin gibi para büyük bir ihtiyaç fakat tek ihtiyaç değil :) İnşallah iyi insanlarla karşılaşırsın abla inşallah bir gün bana da nasip olur. Hissedebiliyorum o mutluluğu :))

    YanıtlaSil
  2. Çok tesekkuler umarım sende en kısa zamanda yollar da bulursun kendini sevgiler :) Hala perudayim 🍀

    YanıtlaSil

Yorum Gönder