Brüksel'den Ceylan

"Dünya vatandaşı olun"

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Ben Ceylan. 2012 Eylül’ünde Psikoloji alanında doktora yapmak için Brüksel’e geldim. Daha önce de yüksek lisans yapmak icin Münih’teydim.

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Ekim ayında gelmiştim. İzmir’de hava sıcakken Münih’te hava soğuktu. Sanki bu durum bile psikolojik olarak ilk günkü o uyum sürecini zorlaştırmıştı. İnsanların konuşmaları kulağımda hiçbir anlam ifade etmeyen gürültüydü. Nasıl bir macera olacak diye beklemenin heyecanını sevdiklerimden uzakta olmanın verdigi bir kaygı dengelediğinden kendimi sıfır noktasında hissediyordum.

Ülke değişikliğinin çalışma/eğitim hayatına yansımaları neler oldu? İş/okul ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana :) stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Almanya’da planlama konusunu çok detaylı bir şekilde tartıştıklarını gördüm. Bazen "yahu şu planlama yerine işe başlasaydık şimdiye bitirmiştik bile" diye geçiriyordum aklımdan. Ama sonra bu mantığın ne kadar doğru, güvenilir ve etkili olduğunu öğrendim. Konu iş olunca çok profesyoneller. İşlerinden anlayan, birbirlerini dinleyen ve iş disiplinine sahip insanlar olmalarını takdir ediyorum.

"Brüksel azınlıkların çoğunlukta olduğu bir yer"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background'un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Belçika’da international bir ortamım var. Brüksel özellikle bir expat için ideal. Hatta bir Belçikalı komşum "Brüksel azınlıkların çoğunlukta olduğu bir yer" demişti. Kesinlikle öyle. Birçok ulustan arkadaşım var ve genelde en çok onları görüyorum. Ailemi, sevdiklerimi özlediğimde ve burada bazen sıkıldığımda, benim gibi vatanından uzakta olan arkadaşlarıma gidip sarılıyorum. Onlarla konuşunca anlaşıldığımı hissetmenin ötesinde, onlar da aynı duyguyu yaşadıkları için yalnız olmadığımı hissediyorum.

Türkiyeli diğer expat'lerle iletişiyor musun? "Hiç çekemem, benden uzak olsun"cu musun, yoksa "bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir"ci mi?

Görüşüyorum. Özellikle ülke meselelerini konuşmak istediğimde arıyorum. Bazen kendi dilinde tartışmak istiyor insan.

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen...

Bu karşılaştırmayı yapmayı bıraktım aslında. Benim için Türkiye’nin çok ama çok güzel yanlarını, potansiyelini, gücünü ortaya koymasını engelleyen en önemli şey liyakat sisteminin olmaması. Ama hadi senin icin birkaç madde yazayım dedim.

Zaman: Türkiye’dekiler ne iş ne de günlük hayattaki konuları detaylandırıyorlar. Örneğin, bir tamirci gelecek işini yapacak ama hangi gün ve saatte geleceği kesin degildir. Müşteriler de bu zaman belirsizliğinden ötürü para verdigi kişiyi olmadık zamanlarda arayıp fazladan is isteyerek çalışanı darlayabiliyor. Burada randevusuz kuaför görünce şaşırıyorum açıkcası.

Netlik: Para konusundan tutun da iş paylaşımına kadar Batı Avrupa’nın daha bir şeffaf olduğunu söyleyebilirim. Eğlenip güldüğünüz arkadaşınız konu işe geldiğinde gayet ciddi olabiliyor. Yakın arkadaslar arasındaki para muhabbeti de çok farklı. Türkiye’de yakın ve/veya normal arkadaşlarla bir para muhabbetimiz yoktur genelde. Burada bir hesabı her daim eşit ödemeleri ve borçlarını gelip direk istemeleri belirgin bir fark. İlk zamanlarda şaşırtsa da bu netliği seviyorum ben.

Müşteri memnuniyeti: Bu konuda Türkiye’yi her zaman örnek gösteriyorum.

Siyaset: Özellikle Belçika’da konu siyasete gelmesin diye çok çabalarlar. Hatta sürekli yemek, gezilen yerler, tatiller konuşulduğu için önce çok yargılamıştım; ama şimdi bu durumu normal karşılıyorum. Türklerin olduğu ortamda bütün konu her daim siyasete geliyor.

"Gittiğiniz ülkenin dilini öğrenmeyi ertelemeyin"

Gurbetteyken TR'de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Her gün kesinlikle haberleri ve bazı yorumları okuyorum. Ama çok çok etkileniyorum. Tez yazarken moralimin bozulduğu, çalışamadığım çok zaman oldu. Bu sebepten Twitter'da sürekli siyaset konuşup analiz yapan insanları ve haber ajanslarını takibi bıraktım.

Diğer expat'lere ya da adaylarına, "ben ettim sen etme" ya da "sen de yap güzel oluyor" yollu önerilerin?

Kesinlikle gittikleri ülkenin dilini öğrenmeyi ertelemesinler.

Gittikleri ülkelerin insanları biraz içine kapanık olabilir; bunu hemen dışlama olarak görmesinler. Burada yakın arkadaş olmak Türkiye’ye göre daha çok zaman alıyor.

Kendi çabamızla ne yaparsak yapalım tanık olmadan yerel insanın kültürünü çok da derin öğrenemiyoruz. Yerel arkadaşlar edinin, onlarla gezin, hatta evlerine, arkadaş görüşmelerine, kutlamalarına katılın. Çok eğlenceli bir süreç bence.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Hem Türkiye’nin hem de gittiğiniz ülkenin en iyi yanlarını harmanlayıp güzel bir dünya vatandaşı olun.

Yorumlar